x

Giriş Yap

Beni Hatırla
Şifremi Unuttum ?
x

Üye Ol



Çocuklar için film seçme rehberiniz...

"Çocukları yerli dizilere mahkûm etmeyelim"

3 Mayıs 2019 Cuma
"Çocukları yerli dizilere mahkûm etmeyelim"

Çocukla Sinema kitabının yazarı Burak Göral ile Sözcü gazetesinden Sercan Meriç’in yaptığı röportaj.

Film eleştirmeni ve senarist Burak Göral’ın uzun süredir üzerinde çalıştığı Çocukla Sinema eseri Doğan Kitap etiketiyle yayınladı.
Kitapta 3-12 yaş arasındaki çocuklar için Neşeli Günler’den Harry Potter’a, E.T.’den Buz Devri’ne onlarca film yer alıyor.
Göral, kitabını pedagojik bir hassasiyetle kaleme aldı, filmleri yaş gruplarına göre sınıflandırdı.
Çocukla Sinema, çocuklarıyla doğru zamanda, doğru filmi izlemek isteyenler için bir başucu kaynağı.
Kitapta yer alan filmler ile küçükler doğru bir duygusal gelişim fırsatı, büyükler de çocukluklarına dönme fırsatını yakalayacak.
Göral ile yeni kitabını konuştuk.

Çocukla Sinema kitabı nasıl bir ihtiyaçtan doğdu ve nasıl bir boşluğu doldurdu?

13 yıl önce baba olduktan sonra dünya meselelerine daha da hassaslaştım. Çocukların kültür-sanat ortamı içerisinde ne kadar büyüyüp, etkileşim içinde olmaları gerektiğine daha çok kafa yormaya başladım. Biraz da etrafımdaki ebeveynlerin çok yalnız olduğunu ve bazı kılavuzluklara ihtiyaç duyduklarını birebir gördüm. Her konuştuğum ebeveyn benden film tavsiyeleri istiyordu. Anladım ki, yanlış filmler, yanlış yaşlarda çocuklarla buluşuyor. Ben de madem öyle, bir liste çıkarayım dedim. Bu listede çocukların filmleri neden izlemeleri gerektiğini, kaç yaşında izlerlerse daha faydalı olabileceğini, o filmlerin aslında tematik olarak ne anlattığını ve çocukların hayatı daha iyi anlayabilmeleri için bu filmleri nasıl kullanabileceğimizi anlattım. 2-3 senede hazırlandı bu kitap.

Pedagojik yaklaşımı nasıl sağladınız?

İki türlü çalışma yaptım. Dijital çağ ve çocuk ilişkisi üzerine çok araştırma yaptım. Çocukların videolarla kurdukları iletişim üzerine de öyle… Filmlerin ülkelerde aldığı yaş sınıflandırmaların hepsine baktım, kriterleri ortaya döktüm. Biraz da Türk toplumunun nelere daha çok önem verdiğine baktım. Toplumumuzdan giderek görmekte zorlandığımız şeyler de var; nezaket, hoşgörü, merhamet gibi… Bu gibi temaların hangi filmlerde daha çok işlendiğini sıraladım. Sadece bir film eleştirmeni olarak değil, bir ebeveyn hassasiyetiyle bu kitabı kaleme aldım.

Bir dijital çağa girdik. Bu noktada geçiş dönemindeyiz. Bu durum nasıl etkiledi kitabın yazım sürecini?

Artık çocuklar YouTube’la büyümeye başladılar. Sinema filmi izlemek yerine kısa videolar izleniyor. Bu videoların içerikleri, çocukların gelişimine fayda sağlıyor mu, buna kafa yorulmamış. Eğlence amaçlı… Bu kitabı hazırlarken, üç şey beni çok motive etti: YouTube’un çok yaygınlaşması ve içeriğinin kontrol edilemez bir şekilde sorumsazlaşması, yerli komediler ki bunlarda küfür olmasa bile cinsiyetçi espriler ve tuvalet mizahı çok baskın, yerli diziler… Anne-baba ne izliyorsa, çocuklar da yemekten sonra aileye katılıp yerli dizileri izliyor. Bunların hiçbirisi çocuklar düşünülüp üretilmiyor. Çocukların erken yaşta bu dizilerle haşır neşir olması, nereden bakarsan bak faydalı değil.

Bizim jenerasyonumuzda bir Kurtlar Vadisi etkisi var mesela…

Evet, şimdi de Çukur var. Bunları çocuklar izlememeli. Hiçbir şeye kötüdür, yapılmamalıdır diyemeyiz ama dikkatli olmak gerekiyor. Yetişkinler, bunlardan alacağını alıyor ama belli yaşın altındaki çocukları bu dizilere mahkum etmemeliyiz.

Kitabın formatı sinema yazarlığına yönelik de teşvik edici… Bu fikir nereden doğdu?

Genelde şöyle oluyor: Sinemaya gidiliyor ya da DVD seyrediliyor, sonra herkes kendi işine dönüyor. Çocukla film hakkında konuşulmuyor. Aslında mesele filmin kendi süresi değil, ondan sonra da çocukla, filmle ilgili temayı, hikayeyi konuşabilmek. Hepimiz bir sürü koşuşturma içerisinde yaşıyoruz, buna fırsatımız olmayabilir. Ben de dedim ki, madem konuşabilen konuşsun, konuşamayan çocuk da film ile ilgili düşüncelerini kitaptaki bölümlere yazsın. Filmin mesajını, karakterin isteklerini, amacına ulaşmak için yaptıklarını düşünüp, birkaç cümle de olsa bir şeyler yazabilmesiydi amacım.

Bu kitap sizi de çocukluğunuza götürdü mü?

Hem de nasıl! Eskiden bankalar, çocuk gösterimleri yaparlardı hafta sonları. Biz ailecek giderdik. Oralarda kısa filmler izlerdik, Charlie Chaplin, Tom ve Jerry izlerdik. Ben onlarla sinemaya aşık olmaya başladım. Ondan sonra TRT’de pazar sabahı kuşakları… Semt sinemalarında film izlemek çok keyifliydi. E.T.’yi, Star Wars’u oralarda tecrübe etmiş bir çocukluğum temsilcisiyim. Çocuklar için sinema, artık yeni bir şey değil. Neşeli Günler gibi, E.T. gibi… Bu filmler yeni kuşaklar için demode gelebiliyor. Öyle olmadığını, aileleri bu konuda ikna edersem, oturup hep beraber izlediklerinde çok büyük keyif alacaklarını, gerçekten de ‘hızlı’ geçen zamanda ve büyük bir görüntü bombardımanı altında yaşıyorken, bu filmlerin özünün çok sağlam durduğunu anlatmaya çalıştım. Çocuklar artık çok zekiler. Hem eğlenmek istiyorlar, hem zeka ürünü bir şey olsun istiyorlar, hem de mesajını parmak sallayarak anlatan filmleri değil, daha saklı, keşfetmek istiyorlar.

Söyleşinin tamamı için tıklayınız

0 Yorum


Yorum Yap